Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi

Genel Bilgi

“Atmosferdeki sera gazı birikimlerini, iklim sistemi üzerindeki insan kaynaklı tehlikeli etkiyi önleyecek bir düzeyde durdurmayı başarmayı” hedefleyen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 80’lerin sonunda Hükümetlerarası Konferanslarda uzunca bir süre müzakere edilmiş,1992 yılında Rio’da gerçekleştirilen Yeryüzü Zirvesi’nde imzaya açılmıştır.

Sözleşmenin temeli, taraf ülkelerin taahhütlerine dayanmaktadır. Konuya ilişkin 4. maddede gelişmiş ülkeler ve Ek-I’de yer alan diğer Taraflar’ın sera gazı emisyonlarına yönelik yükümlülükleri düzenlenmektedir. Aynı maddede; “gelişmiş ülkeler ve Ek-II’de yer alan diğer Taraflar”ın mali desteklerine yönelik yükümlülükleri düzenlemektedir.

Gelişmiş ülkeler ve Ek-1’de yer alan diğer Taraflar” ve “gelişmiş ülkeler ve Ek-2’de yer alan diğer Taraflar” ifadeleri esasen Rusya’nın talep ettiği ve kendini gelişmiş ülkelerden ayırmak üzere ısrar ettiği yazımdır. Burada aslında geçiş ekonomisindeki ülkeler (EITs-economies in transition) kastedilmekte olup, Ukrayna ve Belarus gibi ülkeleri de kapsamaktadır. Ek listeleri 80’lerin sonunda müzakere edilmiştir.

İklim rejiminin altyapısını oluşturan ve işbirliğinin temel kurallarını koyan Sözleşmenin en belirgin özelliği ‘Ortak Fakat Farklılaştırılmış Sorumluluklar ve Göreli Yeterlikler İlkesi’ni (Common but Differentiated Responsibilities and Respective Capabilities/CBDR-RC) operasyonel hale getirmek üzere taraflar arasında yükümlülüklerine göre yapılan ayrımdır. Sözleşme, iklim değişikliğindeki farklı sorumluluklarını esas alarak, taraf ülkeleri yükümlülük türleri açısından üç ayrı grupta sınıflandırmıştır. Bu sınıflandırma Sözleşmenin eklerinde düzenlenmiştir.

Buna göre, 1992’de OECD üyesi olan ülkelerle geçiş ekonomisi ülkelerinin yer aldığı EK-I listesindeki taraflar sera gazı emisyonlarını azaltma yükümlülüğü altındadır. O dönemdeki OECD üyesi olan ülkeleri kapsayan EK-II listesindeki taraflar emisyon azaltımı yanında gelişmekte olan ülkelerin azaltım ve adaptasyon açısından iklim değişikliğiyle mücadele önlemlerini desteklemek üzere mali ve teknolojik yardım yükümlülüğüne sahiptir. Bu iki listede yer verilmeyen ve EK-I Dışı taraflar olarak anılan grup ise genel olarak gelişmekte olan ülkeleri kapsamaktadır. Tüm taraflar Sözleşmenin amacı doğrultusunda iklim değişikliği ve etkileriyle mücadelede işbirliği yapma, ilgili raporlama ve bildirim gereklerini yerine getirme yükümlülüklerini ortak olarak üstlenmiştir. Ortak Fakat Farklılaştırılmış Sorumluluklar ilkesi gereği gelişmekte olan ülkelerin raporlama yükümlülüklerinde esneklik sağlanmıştır.

1994 yılında yürürlüğe giren BMİDÇS’ye hali hazırda 197 ülke taraftır.

 

Türkiye’nin BMİDÇS’ye Taraf olması

Ülkemiz, BMİDÇS’ye 21.10.2003 tarihli ve 25266 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 16.10.2003 tarihli, 4990 sayılı kanun ile uygun bulma suretiyle 24 Mayıs 2004’te 189. Taraf olarak katılmıştır.

Sözleşme yürürlüğe girdiği esnada Türkiye her iki ekte de yer almıştır. Türkiye, OECD kurucu üyesi olarak, BMİDÇS 1992 yılında kabul edildiğinde gelişmiş ülkeler ile birlikte Sözleşme’nin EK-I ve EK-II listelerine dâhil edilmiştir. 2001’de Marakeş’te gerçekleştirilen 7. Taraflar Konferansı’nda (COP7) alınan 26/CP.7 sayılı Kararla Türkiye’nin diğer EK-I Taraflarından farklı konumu tanınarak, adı BMİDÇS’nin EK-II listesinden çıkarılmış fakat EK-I listesinde kalmıştır. 

Taraflar konferansı (Conference of Parties (COP)) BMİDÇS’nin en üst karar alma organıdır her yıl toplanan Taraflar Konferansında kararlar taraf ülkelerin oybirliği ile alınır.

Türkiye ilk Taraflar Konferansı toplantılarından bu yana çeşitli gündemler altında konumunu değiştirmeyi gündeme getirmiştir. Türkiye Kyoto Protokolü’nün kabul edildiği 3. Taraflar Konferansı’ndan (1997) itibaren Sözleşme altındaki konumunun değiştirilmesi gerektiğini resmi olarak ifade etmiştir.

Öte yandan, 2001 yılında Türkiye’nin Ek-II listesinden silinmesi tüm taraf ülkelerin oy birliği ile alınan bir karardır.

 

Türkiye hakkında alınan Taraflar Konferansı Kararları

Türkiye hakkında yukarıda bahsedilen 26/CP.7 sayılı karar haricinde de çeşitli Taraflar Konferansı kararları alınmıştır.

2010 yılında Meksika - Cancun’da düzenlenen 16. Taraflar Konferansı kapsamında alınan 1/CP.16 sayılı kararın diğer konular başlıklı altıncı kısmının 142 nci paragrafında, ülkemizin diğer Ek-I ülkelerinden farklı bir konumda olduğuna dair 26/CP.7 sayılı karara atıf yapılarak ve ülkemizin Ek-I ülkelerinden farklı olan durumu tanınarak, finans, kapasite geliştirme ve teknoloji transferi imkânlarından yararlanmaya elverişli olduğuna işaret edilmiş ve Uzun Dönemli İşbirliği Faaliyeti Geçici Çalışma Grubu’nun finans, kapasite geliştirme ve teknolojiye erişiminin sağlanması konusunu değerlendirmeye devam etmesi talep edilmiştir.

2011 yılında Güney Afrika - Durban’da düzenlenen 17. Taraflar Konferansı neticesinde; 2/CP.17 nolu karar gereğince ülkemizin özel şartları ile ilgili olarak 170 nci paragrafta belirtilen karar ile Sözleşmenin uygulanmasını sağlamak üzere, emisyon azaltımı, iklim değişikliğine uyum, teknoloji geliştirilmesi ve transferi, kapasite geliştirme ve finans konularında ülkemize sağlanacak desteğin usullerinin belirlenmesine ilişkin görüşmelerin sürdürülmesine karar verilmiştir.

2012 yılında Katar - Doha’da gerçekleştirilen 18. Taraflar Konferansında ise 1/CP.18 nolu kararın 94 ila 96 ncı paragrafları gereğince, özel koşulları Taraflar Konferansı tarafından tanınan ülkemize finans, teknoloji ve kapasite geliştirme desteği sağlanmasının önemi vurgulanmış; ulusal iklim değişikliği stratejileri, eylem planları ve düşük emisyonlu kalkınma stratejilerinin veya 1/CP.16 Kararı uyarınca hazırlanan planların geliştirilmesi amacıyla finansman, teknolojik, teknik ve kapasite geliştirmeye yönelik destek sağlanması için Taraf ülkeler teşvik edilmiştir.

2014 yılında Peru - Lima’da düzenlenen 20. Taraflar Konferansı kapsamında alınan 21/CP.20 sayılı karar gereğince, yukarıda yer verilen 26/CP.7, 1/CP.16, 2/CP.17 ve 1/CP.18 sayılı kararlara atıfta bulunulmuş, Türkiye’nin durumunun Ek-I ülkelerinden farklı olduğu teyit edilmiş ve finansman, teknoloji ve kapasite geliştirme desteğinin önemi tekrar vurgulanmıştır. Kararın birinci paragrafında, özel koşulları Taraflar Konferansı ile tanınmış ülkelerin en az 2020’ye kadar Sözleşme altındaki organlardan ve ilgili diğer organ ve kuruluşlarca azaltım, uyum, teknoloji ve kapasite geliştirme ile finansa erişim konularının genişletilmesi için desteklenmeleri, ikinci paragrafında ülkemiz de dahil olmak üzere Ek-I’de yer alan Tarafların yukarıda belirtilen fırsatların kullanmasının cesaretlendirilmesi, son paragrafta ise, gelişmiş ülkelerin özel koşulları tanınmış olan taraflara ulusal stratejilerini uygulamaları, sera gazı emisyon azaltımı, iklim değişikliğine uyum ve düşük karbonlu kalkınma stratejilerini geliştirmeleri amacıyla Küresel Çevre Fonu (GEF) dâhil olmak üzere çok taraflı kurumlar, uluslararası kuruluşlar ve ikili fonlar gibi vasıtalarla finans, teknoloji, teknik ve kapasite geliştirme desteği sağlamaları için teşvik edilmiştir.

Taraflar Konferansı ile alınan kararlara rağmen, Türkiye 2010 yılında müzakere edilen ve 2012 yılında çalışmalarına başlayan, Sözleşmenin gelişmekte olan ülkelere finansal destek vermeye yönelik kuruluşu kabul edilen Yeşil İklim Fonu’ndan (GCF-Green Climate Fund) faydalanamamıştır. Ancak GEF’ten faydalanabilmektedir, zira buradan faydalanabilmek için temel koşul Dünya Bankası’ndan fon almaya ehil olmaktır. GCF’ten faydalanabilme koşulları daha farklı düzenlenmiştir.

Sözleşme metni için tıklayınız...