Montreal Protokolü

Protokol metni için tıklayın...

Viyana Sözleşmesi, araştırma, ozon tabakasının sistematik gözlenmesi, CFC üretiminin izlenmesi ve bilgi paylaşımı hususlarında hükümetler arası işbirliğinin sağlanmasını teşvik etmiştir. Yasal bağlayıcılığı olan kontrolleri veya hedefleri içermeyen bir çerçeve sözleşme olan Ozon Tabakasının Korunması için Viyana Sözleşmesi’nin kabulünün ardından ozon tabakasını incelten maddelerin kullanımının ve üretiminin kontrol altına alınmasını sağlayacak olan bir protokol üzerinde çalışmalar başlatılmıştır. Eylül 1987’de Ozon Tabakasını İncelten Maddeler İlişkin Montreal Protokolü kabul edilmiştir. 1985 yılında Antartika üzerindeki ozon deliğinin tespit edilmesi ile hükümetler, birçok Kloroflorokarbon (CFC)’ların ve bazı halonların üretimini ve tüketimini azaltacak katı önlemlere ihtiyaç olduğu yargısına varmışlardır. Montreal Protokolü, periyodik olarak yapılan bilimsel ve teknolojik değerlendirmeleri temel alarak azatlım takviminin revize edilebileceği şekilde oluşturulmuştur. Bu teknik ve bilimsel değerlendirmeleri takiben, söz konusu Protokole ait takvimdeki azatlımın hızlandırılması için 1990’da (Londra),1992’de (Kopenhag), 1995’de (Viyana), 1997’de (Montreal), 1999’da (Pekin) ve 2007’de (Montreal) tekrar düzenlenmiştir. Ayrıca bu düzenlemeler, yeni kontrol maddelerinin ve yeni önlemlerin de anlaşmaya dahil edilmesine neden olmuştur. 196 ülkenin taraf olduğu Montreal Protokolü, çevre konusunda oluşturulmuş en başarılı çok taraflı anlaşma olarak tanımlanmaktadır. Haziran 1990 yılında, Londra’da protokolün büyük bir başarısı olarak görülen ve gelişmiş ülkelerin katkıları ile oluşturulan bir "Çok Taraflı Fon (MLF)" kurulmuştur. Bu fon, gelişmekte olan ülkelerin endüstrisine; OTİM'lerin giderilmesine yönelik projelerde teknik uzmanlaşma, yeni teknolojiler ve ekipmanlar için kullandırılmaktadır. Çok Taraflı Fon, 1991 yılından bu yana gelişmekte olan ülkeler için 8600’den fazla projeye destek sağlamıştır.

 

Türkiye; Protokole 19 Aralık 1991 tarihinde taraf olmuştur ve Protokolün bugüne kadarki tüm değişikliklerini kabul etmiştir. Protokole ilişkin ulusal ve uluslararası çalışmaların izlenmesi Ulusal Odak Noktası görevini yürüten Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın koordinasyonunda gerçekleştirilmektedir. Ülkemiz Montreal Protokolünün uygulanmasında en başarılı ülkeler arasında yer almaktadır.

 

Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında küresel çevre sorunlarının çözümüne yönelik yapılan çalışmaların başlangıcını oluşturan ve 198 ülkenin taraf olduğu Montreal Protokolü, bugüne kadar ulaşılan başarılı uluslararası çevre anlaşması olarak kabul edilmektedir. Protokol, Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin Kontrol Tedbirleri, kota yükümlülükleri, Taraf olmayan ülkelerle ticaretin kontrolü, Gelişmekte olan ülkelerin özel durumu, Verilerin raporlanması ile ilgili hükümler içermektedir. ). Anlaşma tarafından kontrol edilen maddeler Ek A (CFC'ler, halonlar), B (diğer tamamen halojenli CFC'ler, karbon tetraklorür, metil kloroform), C (HCFC'ler), E (metil bromür) ve F (HFC'ler)'de listelenmiştir.

OZON TABAKASINI İNCELTEN MADDELERE DAİR MONTREAL PROTOKOLÜNE KİGALİ DEĞİŞİKLİĞİ

Protokol metni için tıklayın... (Türkçe) - (İngilizce)

Protokol, yeni bilimsel, teknik ve ekonomik gelişmeler ışığında yıllar içinde gelişmiş, değişmiş ve gerek duyulduğu takdirde değiştirilmeye devam etmektedir. Protokol, Kigali değişikliğine kadar 4 kere değişiklik geçirmiş ve bu değişikliklerin hepsini ülkemiz ve taraf 197 ülke kabul etmiştir.

 

 

Tüm dünyada OTİM’lerin sonlandırılması ile bu gazların alternatifleri olarak çok yaygın olarak kullanılan Florlu Sera Gazları, yüksek sera gazı etkileri nedeniyle 2016 yılında kabul edilen Kigali Değişikliği ile Montreal Protokolü kontrol altına alınan maddeler ekine alınmıştır. Bu şekilde Küresel ısınma potansiyelleri çok yüksek olan bu gazların azaltımı; dolayısıyla da iklim değişikliği ile mücadele yönünde önemli bir adım atılmıştır. Türkiye, Kigali Değişikliğine 10 Kasım 2021 tarihinde taraf olmuştur.

Kigali Değişikliği, florlu sera gazları arasında yüksek küresel ısınma potansiyeline sahip 18 adet Hidroflorokarbon (HFC) sınıfı gazın üretim ve tüketimlerinin aşamalı olarak azaltılması üzerine tasarlanmıştır. Protokole taraf ülkeler 4 gruba bölünmüş ve her bir grup için farklı azaltım takvimleri düzenlenmiştir. Ülkemiz gelişmekte olan ülkeler (A5) 1. Grup içinde yer almaktadır. Bu kapsamda 2024 yılı itibariyle HFC üretim ve tüketimimizde azaltım yapmaya başlamamız taahhüt edilmiştir.

 

1990 ve 2010 yılları arasında Montreal Protokolü altında yürütülen çalışmalar ile dünya çapında 135 milyar ton CO2 eşdeğeri emisyonun atmosfere salımı engellenmiştir. Kigali Değişikliği ile birlikte, HFC'lerin %85'inin küresel aşamalı olarak azaltılması sonucunda 2050 yılına kadar 72 milyar ton karbondioksite (CO2) eşdeğer emisyon salımının azaltılması ön görülmektedir.

 

Ağırlıklı olarak iklimlendirme ve soğutma sektöründe kullanılan bu gazların ekonomik ve erişilebilir, düşük küresel ısınma potansiyelli ve hatta doğal alternatifleri tüm dünya’da yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Florlu sera gazı emisyonları, iklimlendirme ve soğutma sistemleri kullanımındaki artışa bağlı olarak tüm dünyada ama özellikle gelişen ekonomilerde hızla artmaktadır. Kigali Değişikliği yükümlülükleri, Paris Anlaşması 1,5 derece hedefi içinde kalınabilmesine de büyük bir katkı sağlayacaktır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı verilerine göre, florlu sera gazı üretim ve tüketiminin öngörülen takvimde azaltılması yüzyılın sonuna kadar 0,5 derecelik sıcaklık artışının önüne geçilmesini sağlayacaktır